İNSAN

İstanbul’u terk edip köye yerleşti hayatı değişti

senelerce İstanbul’da yaşayan ve anemi hastası olan Gülşen Aygün’ün hayatı, eşi Adem Aygün’ün iş sebebiyle Düzce’ye taşınmasıyla tamamen değişime uğradı. Düzce’de aldıkları arsaya yaptıkları evde köy hayatına başlayan Aygün, hem hastalığının seyrini yavaşlattı hem de hayvanlarla uğraşarak şehir stresinden uzaklaşmış oldu.

Abone Ol

Hayatının büyük kısmını İstanbul’da geçiren Gülşen Aygün (34), uzun yıllar anemi hastalığıyla mücadele verdi. İstanbul’da muhasebeci olarak çalışan ve şehir hayatının stresinden bunalan Aygün’ün hayatı, eşi Adem Aygün’ün bir iş sebebiyle Düzce’ye gelmesiyle değişmiş oldu. Develi Besni köyünde bir arsa satın almaya karar veren çift, köy evini inşa etti. Gülşen Aygün, kızı Fatma Elfida ile birlikte köyde yaşamaya başladı. Eşi Adem Aygün ise İstanbul’daki işine devam ederken, hafta sonları Düzce’ye gelerek ailesinin yanında vakit geçiriyor.

Gülşen Aygün, köyde hayvancılıkla uğraşarak ihtiyaçlarını karşılamaya başladı. Keçi, tavuk ve ördek gibi hayvanları besleyen Aygün, her gün keçilerinin sütünü sağarak yoğurt ve peynir yapmaya devam ediyor. Köye geliş sürecini anlatan Gülşen Aygün, "Düzce’ye 2016 yılında eşimin bir işi dolayısıyla gelmiştik. Sonrasında burada arazi aldık. Birkaç sene öncesinde evimizi tamamladık ve ben buraya taşındım. İstanbul’da muhasebecilik yapıyordum. Masa başında çalışıyordum. Köye yerleşmem eşimin işi vesilesiyle oldu. Zaten tabiatı seviyoruz. Kamp yapmayı çok seviyoruz. İyi ki de buraya gelmişiz. Çok memnunum, mutluyum. Keşke çok daha önce gelseymişiz. İstanbul’un yoğunluğu, trafiği, işi, koşturmacası daha çok yoruyordu. Hayvanlar biraz sorumluluk istiyor ama beni yormuyor. Tatlı bir yorgunluk diyelim ona. Ben çok severek ilgileniyorum. Galiba o yüzden çok zor gelmiyor" ifadelerini kullandı.

Gülşen Aygün, anemi hastası olduğunu ve köye yerleştiğinden beri hastalığının iyileştiğini de anlatarak, "Anemi kansızlık hastasıyım. İstanbul’da çok kötüydüm. Haftada 1-2 ünite kan alan birisiydim. Odanın birinden diğerine geçerken bile zorlanıyordum. Burada da ilk başlarda biraz zorlandım ama havası, suyu, hayvanlarla koşturmacası beni resmen iyileştirdi. Şu anda çok iyiyim. En azından ünite kan almak zorunda değilim. Daha sağlıklıyım açıkçası. Kendime geldim. Köy hayatı yaradı herhalde. Kesinlikle kan almıyorum. İlaçlarımı bazen takviye yapıyorum. Onları da arada bir kullanıyorum. Devamlı ilaçlarımı da kullanmıyorum" diye konuştu. İstanbul’da ata tohumu biriktirdiğini ifade eden Aygün, "Kendi mahsullerimi de yetiştiriyorum. İstanbul’da 5-6 senedir ata tohumu biriktiriyordum. Burada kendi ata tohumumdan fidelerimi yapıyorum. Fideleri daha sonra ekiyoruz. Kendi bahçemi yapıyorum. Yetiştirdiğim ürünlerde kesinlikle kimyasal kullanmıyorum. Hem biz yiyoruz hem de eşe dosta veriyoruz. Gayet güzel oluyor.Köy hayatı beni gençleştirdi, dinçleştirdi, motive etti. İnsanlarla daha samimiyiz, komşuluk ilişkilerimiz var. Komşularımız bağında, bahçesinde yetiştirdiklerini getiriyor, birlikte yufkalar açıyoruz, sarmalar sarıyoruz. Hamurlar, makarnalar açıyoruz. Bunları imece usulü yapıyoruz. İstanbul’da böyle bir şey yok. Çok mutluyuz" ifadelerini kullandı.