Çocuğuyla parka giderken öldürülen Okan Karaten’in eşi ve ailenin avukatı konuştu. Elanur Karaten, gerçek faillerin ortaya çıkartılmasını, iddianamenin yeniden düzenlenmesini istedi. Ailenin avukatı da savcılığa sundukları “Gizli tanıkların dinlenmesi” talebinin reddedilerek olayın basit bir çatışma gibi gösterildiğini belirtti.

Geçtiğimiz haziran ayında meydana gelen olayda, Okan Karaten (48) çocuğu ve eşi ile birlikte parka giderken sokakta çıkan silahlı çatışmanın ortasında kalarak hayatını kaybetmişti. Olayla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 9 şüpheli hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı. İddianamede, şüphelilerin 108 yıla kadar değişen oranlarda hapisle cezalandırılması talep edildi. Soruşturmanın tamamlanmasının ardından Okan Karaten’in eşi ve ailenin avukatı konuştu. Elanur Karaten ve avukat Saygın Bedri Gider, savcılığın bu olayı basit bir silahlı çatışma olarak değerlendirdiğini ancak bunu doğru bulmadıklarını belirtti. Avukat Saygın Bedri Gider, gizli tanıkların dinlenmesini için savcılığa dilekçe sunulduğu fakat savcılığın bunu göz ardı ettiğini ifade etti. Elanur Karaten de, iddianamenin tekrar düzenlenmesi gerektiğini, gerçek faillerin ceza almadığını ve onlar cezalandırılana kadar mücadelesine devam edeceğini söyledi.

“Gerçek azmettiriciler dururken, tetikçi ceza alsa ne olur?”

Eşinin kızlarını korumak isterken hayatını kaybettiğini ve hiçbir suçunun olmadığını söyleyen Elanur Karaten, “Çatışan çok insan var, sokak çok kalabalık, iki kişi yaralanıyor ama çatışan taraftan kimse ölmüyor, benim suçsuz kocam ölüyor. Benim ve kızımın önünde ölüyor. Ben böyle bir iddianameyi görünce çok şaşırdım. Bence bu olay bir çete olayıdır. Bir tane tetikçiyi içlerinden seçip bizim konu ile ilgili sadece 25 yıl ceza vermişler, işlediği diğer suçlarla ilgili de 106 yıla kadar hapsi istenmiş. Bana ne tetikçiden? Beni tetikçi ilgilendirmiyor. Tetikçiyi yönlendiren adamlar neden ortada yok, neden onlar ceza almıyor? Başkalarının da mı canı yanması lazım. Gerçek taraflar, azmettiriciler varken tetikçiye 25 yıl ceza verilse ne olur verilmese ne olur. Uzinin, çeşitli silahların ve birçok kurşunun olduğu bir olay tamamen örgüttür. Sokak ortasında ciddi bir şekilde silahlı çete birbiriyle çatıştı ve olan benim eşime oldu. Bu örgütü ortaya çıkarmak zorundalar. Benim aşırı derecede içim yandı. Gerçek failleri istiyorum” dedi.

“Benim zaten canım gitti, korkacak bir şeyim yok”

Gerçek faillerin ceza alması için mücadele etmeye devam edeceğini söyleyen Karaten, “Bu konuda hiçbir şekilde olayın peşini bırakmayacağım. Çünkü bir kızım var ve bu çocuk yarın öbür gün girip bu olayın haberine baktığı zaman “Babam beni korurken ölmüş, anne. Sen ne yaptın, anne?” mi diyecek? Ben de, babasının katillerinin, çete başlarının, bizim hayatımızı karartanların, onu babasız bırakanların şu an bu cezayı çektiğini diyebilmeliyim. Adalet böyle olur. Sonuna kadar mücadele edeceğim. Ne olursa olsun asla peşini bırakmayacağım. Hiç kimseden, hiçbir şekilde korkum yok. Çünkü ben canımı kaybettim. Benim bu saatten sonra korkacak hiçbir şeyim yok, benim zaten canım gitti” diye konuştu.

“Savcılık, olayı basit bir çatışma gibi gösterdi, gizli tanıkların dinlenmesi talebimizi göz ardı etti”

Olayın “Çıkar amaçlı suç örgütü” çerçevesinde değerlendirilmesi gerekirken savcılığın basit bir silahlı çatışma gibi gösterdiğini söyleyen Avukat Saygın Bedri Gider, “İki silahlı grubun gündüz vakti çatışması sonucu, müvekkilimin eşi Okan Karaten “Uzi” marka bir suikast silahından çıkan mermiyle kızını korumaya çalışırken hayatını kaybetti. Maalesef savcılık düzenlediği iddianamede olayı basit bir silahlı çatışmaymış gibi gösterdi. Oysa biz silahlı çatışmanın tarafları arasındaki ihtilafın geriye dönük olarak bölgedeki mukim tanıklarını gizli tanıklık çerçevesinde dinletmek istedik. Savcılığa böyle bir dilekçe sunmuştuk fakat savcılık bu talebimizi maalesef göz ardı etti, dinlemedi. Olay bir otelin yanındaki küçük bir arsanın sahipleriyle otelin sahipleri arasındaki o arsanın değerlendirilmesine yönelik bir ihtilaftan kaynaklıdır. Olay Türk Ceza Kanununun 220’nci maddesindeki ’Çıkar amaçlı suç örgütü’ çerçevesinde de değerlendirilmelidir. Çünkü ortada bir maddi menfaat vardır, o maddi menfaati elde etmek isteyen bir tarafın o arsa sahiplerine yönelik silahlı eylemcileri yöneltmesi söz konusudur. Dolayısıyla bir örgüt ve o örgütün bir hiyerarşisi vardır. Maalesef iddianamede bu hususlar yok. Savcılık, olaya bu perspektiften bakmayıp, iddianameyi basit bir silahlı çatışma varmış gibi düzenlemiştir. Basit bir anlaşmazlık yüzünden, durup dururken yüzlerce merminin sıkıldığı bir silahlı çatışma olamaz, bu hayatın olağan akışına aykırıdır. Savcılık bu hususu yeterli bir şekilde araştırmamıştır” şeklinde konuştu.

“İddianamede karanlıkta kalan hususlar var”

Saygın Bedri Gider, olayın arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılması için iddianamenin karanlıkta kalan kısımlarının aydınlatılması gerektiğini belirterek, “İddianame okunduğunda karanlıkta kalan hususların varlığı hemen göze çarpacaktır. Beş silahlı kişi gündüz vakti bir yere silahlı eylemde bulunuyorlar ve hepsi silahlarını ateşliyor. Bunun basit bir çelişkiden kaynaklanmadığı çok açıktır. Bu basit bir çelişkidir, ihtilaftır, iki taraf bir birine kızdı ve ateş etmeye başladı diyemeyiz. Bun dersek o silahlı kişileri oraya yönlendiren gücü karartmış oluruz. Onun ortaya çıkmaması da sokakların kaos, silahlı eylemler, suç işleyen insanlarla dolmasına sebep olur. Adalet ancak arkadaki o gücün ortaya çıkarılması ile mümkün olabilir. Aksi takdirde tetikçiye 106 sene de verseniz, 500 sene de verseniz, onları yönlendiren, organize eden, bu işe motive eden insanların ortaya çıkmaması insanlarda “Ben yaptım oldu, ben yaparım olur. Demek ki ben böyle şeyler yaparsam göz ardı edilebilir, ortaya çıkmayabilir” düşüncesini doğurur. Bu da bu ülkede kamu barışının yok olmasının sebebi olur” ifadelerini kullandı.